GERÇEK KİMİN UMURUNDA ?
Hayatta yapılan en büyük yanlış kendine yapılandır, bunu
anlamak için otuz yaşımı aşmam gerekti. Görmek istemeyenlerin kör dünyasında
görmek kolay iş değildi. Hep bir parça farklıydım zaten, uyum konusunda
sıkıntılarım vardı, çünkü herkesin gördüğünden daha fazla görmek gibi bir kusurum
vardı benim. İnsanların gözlerinin ardını görmek gibi. Düşüncelerini okumak
gibi. Her şeyi fazlasıyla anlamak gibi. Ve bir çok noktada tüm farkındalıklara
rağmen susmak gibi.
Birine değer verdiysem – ki bunun sebebi vardır, mutlaka o değere layıktır – ona kötü sözü ya da davranışı affetmezdim ve bana yapılmasa da
intikamını alırdım, benim huyum buydu. Sevdiklerimin göz göre göre zarar
göreceği, benim de bunu seyredeceğim bir dünya olamazdı benim için. Öyle yaptım
hep, koruma iç güdüsü mü desem ya da ‘gerçeği gör’ çabası mı bilemiyorum .
Arkasından alay edilen, kusurları sayılan, dedikodusu
yapılan, başarısız olması dört gözle beklenen, ama bir yandan da ondan istifade
etmek adına elinden geleni yapan, iki yüzlülük ve riyakarlıkta sınır tanımayan
insanların, dünyadan bir haber insanlara ettiği bu hale nedense müthiş sinir
olurdum, elimden gelse bu karaktersiz insanları bir kaşık suda boğardım. Ve
elimden geldiğince bu durumlardan bir haber insanları uyarmak isterdim, ‘dikkat
et, yüzüne gülüp sevimlilik muskası yapan, işi düşünce ondan iyisi olmayan,
çıkarı için her boku yapan insanlar seni yerden yere vuruyor..!’
Tam da bugün , bu saatte artık insanlara iyilik yapmaktan vazgeçiyorum ; bunca zaman sonra anlıyorum ki iyilik ya da gerçekler
kimsenin umurunda değil, kendilerine yapılanları içten içe de biliyorlar zaten. Ve bu
insanlar kendilerine tüküren insanlara dikkat etmek, gardını almak yerine daha
da bir eğiliyor, kendilerini kabullendirmek istiyorlarmış . Yani bu insanlara
her yapılan hakaret aslında mübahmış, ben boşuna gerçeği görmek istemeyen
insanlara gör demişim, gerçek farkında olup da yokmuş gibi davranılan bir
şeymiş. Hal böyle olunca benim çabam bir hayli gereksizmiş.
Hiçbir zaman üzülmedim bu yüzden, hiç kaybetmedim. Ama bugün
itibari ile artık vazgeçtim, bu yazıyı okuyan her aklı selim, kalbi bir nebze
temiz kalmış insana da vazgeçmesini öneriyorum ; vazgeçmek gerek, bırakın herkes ne hali varsa
görsün, mümkünse kimseyi kötü muameleden , kötü sözden işte kısaca kötülükten
korumak isteyecek kadar sevmeyin. Değer vermeyin, sonra bir bakıyorsunuz ki
hakikaten değmezmiş. Dönüp dolaşıp babamın dediklerine gelmeyi ne kadar
sevmesem de yine babamın sözleri kulağımda çınladı bugün. O benim bu tavrımı
bilir, kendisine benzediğim için içten içe sevinir ama benim onun
hayal kırıklıklarını yaşamamdan çok korkarak derdi ki ;
-
‘Ah be yavru ceylan, sen hangi kurdu tuzaktan
kurtarıyorsun? Onu kurtarırsan dönüp seni yiyecek, görmüyor musun? Bırak ne hali varsa görsün..!’
‘Canımın içi babam, sen ne dediysen , neyi öğüt verdiysen yaşadım, anlaşılan yaşamaya da devam edeceğim..’
Yorumlar
Yorum Gönder