ŞAHSİYET PROBLEMİ


Bireylerin kişiliklerini oluşturan yapıya şahsiyet denir. Bu toplumsal tanıma hepimiz vakıfız herhalde. Tanımlar bilimsel açıklamalarla kafa karıştırıcı ya da akademik bir üslup ile anlaşılır olmaktan çıksa da temelde şahsiyetin kelime anlamında her zaman hemfikirizdir.
Şahsiyet  kişisel anlamda her zaman kafamı kurcalayan bir tanım olmuştu ; kişiliğin şekillenip oturması hangi evrelerde gerçekleşir hep irdelemiştim. Her şeyden ziyade küçük hesaplar için büyük sahtekarlıkların peşinde olan insancıklar beni bu meraka itmiştir. Dünyaları , akılları ve idealleri küçücük , minicik insanların bu yolda riyakarlıkları, iki yüzlülükleri , daima bir lokmacık rantın peşinde helak olmaları. Şu şahsiyet denilen şey neye göre şekillenir sahi diye diye pek çok araştırma içine girmiştim.
Psikanaliz yaklaşım bunun da yine çevresel geliştiğini söyler ; bu duruma göre genel önerme 'hırsızın oğlu hırsız doğar ' şeklinde bir yere çıkar. Farklı perspektifler ve örnekler bu tanımı yıkar ; insan istediğini olmakta hürdür, seçimlerini kendi yapar. Elbette belli bir eğitime tabii olmayan tüm insanlar bu kaderi yaşayacak , çevreye göre şekillenecektir ama yinelemekte fayda var 'insan istediğini olmakta hürdür ve her şey neye layıksa ona dönüşür.'
Bir çevre düşünelim ; alalade bir semt. Orta düzey bir gelir hakim olsun , buradan çok çok yükselecek bir çocuk çıksın ; minik bir yaşamdan kocaman bir dünyaya açılsın. Merkez Bankasında Genel Müdür olsun bu çocuk, geliri kat be kat yüksek , yaşam standartları bir o kadar artmış olsun . Bu çocuğun şahsiyetinde ne gibi değişimler olur ? Kendini beğenmişlik, yerini yitirme korkusu, altındakini ezme ve otorite kurma çabası ve kronik bir mutsuzluk mu ? Evet , genel hatlarıyla sanırım böyle , çünkü gördüğümüz örnekler aşağı - yukarı böyle.
 Ben az yol gitmiş olamam ama henüz çok yol aldım da diyemiyorum. Pirüpak bir kalbim var diye diretmiyorum ama gördüklerim ve göreceklerim insana dair beni dehşete düşürüyor. Nasıl bu kadar şahsiyetsiz olunabiliyor benim küçük dünyam buna akıl sır erdiremiyor. Yaşamım için gerekenler bariz, yemek , ısınmak , giyinmek ihtiyaçları dışında bana ne lazım ? Ne kadar kazanırsam bunları ediniyorum , şu kadar ya da bu kadar. Ne kadar fazlasını kazanırsam üstüne bir şeyler katabilirim, onun da hesabı az çok bellidir. Peki sonrası ? Ben söyleyeyim ; sonrası hepimizin üzerine atılacak olan toprak ve boylu boyunca yatacağımız iki metrelik alan. Sonrası yok sanırım. Tüm hırslar , ihtiraslar, niyetler, arzular , istekler hepsi soğuk bir mermerin üzerinde bir tarih ve isimle sona erecek. Bu noktada ruhumuzda neler taşıdığımız önemli olacak ; bu yaşamda eşsiz ruhlarımıza ne işledik ilmek ilmek ?
Para, şöhret, kazanç, isim, mal - mülk. Çoğu bizden sonra kalanlara yarayacak maddi bir kaç zırva . Sonrası ? Ben söyleyeyim ; sonrası baya karanlık.
Eğer bunlardan biri için haksızlığa gittiysek, ruhumuza ihanet ettiysek, birini ezdiysek , birini kullandıysak, bize uzanan eli ısırdıysak, birinin üstüne basıp çıktıysak , birinin yardımlarına tükürdüysek, uzun lafın kısası şahsiyetimize hakaret ettiysek, kurnazlıkla zekayı karıştırıp olmayacak nice fitnelik varsa kalbimizi bunlarla doldurduysak...
Bugün kazanmış saydıysak , hep kazanacağız sandıysak, en kötüsü kendimizin diğer herkesten üstün olduğu ahmaklığına kaptırdıysak .. Ben söyleyeyim ; kaderin çarkı fırıldak gibi dönerek feleğimizi şaşırtmaya geliyordur bir yerden , Dünya üzerinde hiçbir şeyin karşılıksız olduğuna asla inanmayın.
Peki şahsiyetimizi nasıl koruyacağız biz bu iğrenç dünyada ? Nasıl başaracağız bunu ?

'Emr olunduğun gibi dosdoğru ol ..'

Bir de ;

'Her nefis ölümü tadacaktır , sonra ancak bize döndürüleceksiniz..'

Bunları unutmasak kafi sanırm..




Yorumlar

Popüler Yayınlar