SONSUZLUK VE BİR GÜN

'Hayatın içinde pek çok kez korkacaksın, çaresiz kalacaksın ya da sen öyle sanacaksın. Dünyada korkulacak çok şey olabilir kızım, ama ben senin Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmanı istemem..'

Dalgalar sahile vururken derinlerden bu sözler gelip yankılandı içimde. Dünya bir salgınla boğuşuyor, bizler evlere kapanıp hayretle seyrediyor, neticelerin binlerce ihtimalini düşünüp hayıflanıyorduk. Yaşam bir kaç ay öncesinde olduğu gibi değildi artık ; ne saçma şeylere kızıp küsüyor, ne olmadık işlere kafa yoruyor, kendimizi hırpalıyormuşuz meğer. Korkulmaya layık olan çok önemli meseleler varmış ve bu meseleler yüzsüz insanlar gibi gözle görülür cinsten değilmiş. 

Çağrı filminden Hz. Hamza karakterinin repliği geliyor aklıma ; 'Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam..!' Bu hususta ne kadar haklıymış, görülene bir çare bulmak her zaman ihtimal dahilindedir. Görülmeyene ne yapacağız?

Günlerdir dışarı çıkmamıştım, market dışında bir yere gitmiyorduk. Onda da bolca alış veriş yapıp, sık sık gitmeyi önlemiştik. Derken bir kaç hafta geçti ve bir gün birdenbire ' biraz yürüyelim ne olur' diye yalvaran bir ifade çıkıverdi ortaya. O kadar içten söylemiş olacağım ki eşimde dayanamadı ve çıktık. Sahile gitmek en iyi fikir, zaten başka bir seçeneğimiz de yok. Oturup biraz denizi seyredelim. Sonra bakalım gökyüzü yerinde mi, Turgut Uyar misali 'Göğe Bakalım'

Çekincelerim ve endişelerim hep vardı,  bir çok duygum gibi bunu ne gizleyebildim ne de önleyebildim. Ama korkularım hiç bir zaman çok derin olmadı. Herhalde yine babam öyle istediği için ; ben hayatta yalnız Allah'tan korktum. Aklım erdi ereli 'şunu bunu isterim' demek yerine 'hayırlısı' dedim. Korkum sevgime engel olmadı, her adımda, her olanda beni benden fazla seven Yaradan'ı sevdim. Çocukken şükürlerimi sayılarla ifade edemez ' katrilyonlarca şükür' derdim. Sonraları 'Sonsuz merhametin kadar şükür Allah’ım’ demeye başladım. 

Dalgalar köpük köpük sahile vurdukça içimde yankılanan sözler değişti ; 

' Korkmuyorum. Nasılsa bütün yollar sana çıkacak Allah'ım. Daima sana sığındım ve hiç bir zaman merhametinden mahrum kalmadım. '

Öyleydi, en zor görünen zamanlarda bile bana kolaylıklar, mucizeler altın tepside sunulur gibi ikram edildi. Ne cefa çeksem, ödülü misli ile sevinmek oldu. Denizi sessizce seyredip düşündükçe anladım ki bu teslimiyete zarar verecek bir şey olamaz, korkmuyorum. Ne bana zarar verecek bir insandan, ne canıma kast edecek bir acıdan. Yalnız değilim, hiç olmadım. Hiçbir duam karşılıksız kalmadı. Yaşadığım hiçbir haksızlık yoktur ki kötülük edene dönüşü olmasın. Hepsi birer birer yerini buldu, her şey kusursuz bir saat gibi işledi ve zaman daima yüzümü güldürdü, beni mükafatladırdı.

Eve yürürken aklımda babamı aramak vardı. İki aydır ev hapsinde annemle bu sıkıntılı günlerin geçmesini bekliyor. Abilerim yanı başında. Ne zaman biraz duygusallaşsa ;' herkes burada gözümün önünde, sen orada mahsur kaldın. İnsan hep en sevdikleri ile sınanıyor hayatta' diyor. Utanmasam ağlayacağım, utanıyorum. Bu yılın başından beri tek isteğim kendimi babamın kollarına bırakıp ağlamaktı. İçimi çeke çeke, sımsıkı sarılarak ağlamak. Ama bu imkansız bir şey yıllardır. Üzülmek ona yasak. Tam tersi baktım ki o duygusallaşıyor ben başlıyorum alaya almaya ; 'iyi biblo gibi koy beni büfeye Nuri Bey, arada bakarsın iyi miyim hoş muyum' diye. Gülüyor. 'Ceylaettin kere ceylaettin kaç yapar' diyor. Bu bizim şifremiz. Moraller iyiyse cevap otuz sekizdir, kötüyse 'ne bileyim ben.'
Otuz sekiz babacık diyorum.

Bir saat kadar deniz kenarında oturmak ve susmak ikimize de iyi geldi. Günlerdir o kadar ses var ki hayatımızda ; yemek hazırlarken yerken müzik sesi, oturup konuşsak da fonda tv sesi, oyun oynasak ya da evi toplasak yine müzik sesi. Kendimizi seslere esir etmişiz.Sessizliğin güzelliğini unutmuşuz. Öyle ki eve gelince balkonda kahve içip yine bir süre konuşmadık , telefonlarımızı kurcalayıp sustuk. Sonra babamı arayıp ona söylediği sözü hatırlattım. 'Bugün farkettim ki korkmuyorum baba, tıpkı söylediğin ve istediğin gibi' dedim. Bu sözlerin onu çok mutlu ettiğini biliyorum. 

Olmamı istediği bir çok şey vardı; ‘ellerin büyük, parmakların uzun ince ama güçlü sanatkar elleri gibi. Güzel piyano çalarsın, yazar olabilirsin, ressam olabilirsin’ derdi. Hayal edip çizdiğim kıyafetler olurdu bazen 'stilistler gibi ne güzel' derdi. Bir konuyu araştırıp anlatırdım ona ' detaycısın, analiz gerektiren işler sana göre' derdi ya da bir konuda kendimi savunsam 'maşallah avukat gibi çen çen çen, nefes al kızım' derdi.  Babalar kızlarının her şeyi olduğu gibi kızlar da babalarının her şeyidir ve kızları her şeyi yapabilir, yapabilmelidir.

Bu duygu babamdan miras kaldı. En çok bu yüzden korkmak , sinmek, yenilmek, üzülüp yıkılmak gibi bir lüksüm olmadı, olmayacak. 

Korkmuyorum ve korkmayacağım.






Yorumlar

Popüler Yayınlar