GÜNGÖRMEK ÜZERİNE

Bizim millette meşhur bir söz vardır , anlamı olumsuz çekimdir , genelde aşağılamak için kullanılan ‘görgüsüz’ kelimesi, bilinmeyene, bilmeyene acı bir atıftır. Bilmiyorsan, görmemişsindir, yaşamamışsındır ve görgüsüzsündür. Bazen nerede ne konuşacağını bilmeyen adem oğluna da bir sataşma sözüdür gerçi ama onlara ‘densiz’ de denir. Dolayısı ile görgüsüz kelimesi görmemiş kişiyi alaya alma ve aşağılamak içindir.

Bunda hep ters bir anlam sezmişimdir ; görmemiş olmak bazı durumlarda görmekten evladır yahu, ben bazı hususlarda görmemiş bir insanı tercih ederim, nasıl mı ?

Genele bakalım , fazla görmüş geçirmiş kadın sevilmez bizim toplumda, şöyle ki birden çokça birlikteliği olmuş, deyim yerindeyse feleğin çemberinden geçmiş kadınlara ‘o neler görmüştür’ denir. Yani görmüş oldukları olumsuz çekimdir, avantaj değildir.

Çok fazla tecrübe edinmiş insanlarda ‘görmüş’ kategorisindedir, bunları iflah etmek olanaksızdır ; hayata ve insanlara karşı öyle bir idmanlıdırlar ki artık neredeyse hiçbir insana ya da duyguya inanmazlar. Bu kişiler içinde görmüş olmak olumsuz çekimdir, yani görmüş geçirmiş olmaları kendini tehlikeden korumak için bir avantaj olsa da artık insanlara inanamayacak olmaları bir avantaj değildir.

Bir de varlık üzerinden görmüş olma deyimi kullanılır , işte o daima olumlu çekimdir ; ekonomik olarak dahil olunan sosyal sınıfı betimler bu görgü deyimi . Görmüş olmak avantajdır.

Görmek ve görgü deyimleri de görecelidir elbette, kime göre neye göre değişir bu algı. Meşrebi geniş kimselerde sorun olmayan bir çok unsur vardır mesela, hakikatte olumsuz olan bir çok şeyi bu kimseler ‘modern çağa ayak uydurduğunu’ sandığı için olumlar ve normal karşılarlar. Bunu da meşhur görgü deyimine bağlamaya çalışırlar. Ama bir hakikat var ki Atalarımızdan miras olan kemik bir gelenek – görenek yapımız mevcuttur, gen kodumuza ‘ muhafazakarlık ve ar ‘ kavramları işlenmiştir. Cinsiyetçilik olmasın fakat bilhassa kadınlarımız açısından bu unsur önemini hala kaybetmemiştir. Eşitlik der ki ; Bir erkeğe hak olan her şey bir kadına da haktır. Ama antropolojik yaklaşım bunun önüne seti çeker ve şöyle der ; kadın namusu sırça bir bardak gibidir, kırılır ise asla toparlanmaz.  Bu da şu anlama gelir ‘ kadında fazla gören makbul olmaz.’

Yeter kadına yüklendiğimiz , bunun erkek ayağı da var elbette. Erkek açısından namus kavramı kadında olduğu gibi sorun değil diye onlar at koşturmakta özgür mü peki ? Öyle sansınlar. Evli , çoluk – çocuklu , dinli – imanlı kisveler altında yaptıkları ahlaksızlıklar ve gördükleri çirkinlikler ile onlar da tıpkı kadınlar gibi fazlaca gördükleri bu alemin izlerini barındırırlar bünyelerinde. Her ne kadar toplum bunlara yüklenmese de aklı eren bir kimse er – geç ne mal olduklarını ve kumaşlarını fark eder. Gördüklerini ve yaşadıklarını ruhlarında bir yama gibi taşırlar ömürleri boyunca.  Yama masumiyetlerine aldıkları yaradan kaynaklanır. Ahlak kavramları akıllarındaki ‘ahlaksızlıklar silsilesi’ nedeniyle karmakarışıktır. Bu nedenle herkesi kendileri gibi kirli, çirkin ve aşağılık zannederler.

Görmek görecelidir, bakmak ile görmek farklı şeylerdir. ‘Görmek için bakarsan görürsün ‘derdi eskiler.‘ Senin dünyaya bakan penceren kirli ise benim çiçeklerim sana çamur görünür ‘demiştir Mevlana. Bu konu böyle uzayabilir, yazı gün görmek üzerine olacaktı J

Görgüsüz olmayalım elbette ama neyi gördüğümüze ve benimsediğimize de dikkat edelim. Gördüğümüz gün güzel ise güngörmüş olmak güzeldir. Yoksa feleğin çemberinden geçmek iş değil, öyle değil mi ? Ve kadın ya da erkek farketmez,bu durum geçer akçe değil. Zamanla , dönemle ilgisi yok bu işin. 

Güzel günler görüp de 'güngörmüş' olun inşallah J



Yorumlar

Popüler Yayınlar