ŞİMDİKİ ZAMAN

 

Bugün içimde ne zamandır dolaşıp içten içe söylediğim sözcüklerin kağıda ve sonsuzluğa ulaşma zamanı. Tıpkı senin gibi. Özlemi es geçeceğim, özlem bizim için artık hep devam edecek bir duygu. Mesele özlemek işi ve eksik kalan şeyler değil şu an. Senin attığın adımları atarken ve öğrenirken her gün yeni bir şeyi, bunları seninle paylaşıp, kelimelerini duyamamak, fikrini alamamak değil. Biliyorum ne söyleyeceğini, o kadar çok biliyorum ki daima öyle hareket ediyorum. Senin söylediğin hiçbir şey boşa değildi ve hepsini mıh gibi aklımda tutuyorum.

Lakin pişmanlık ne kadar rahat olsak da sevmeye dair bir yerden yakalıyor beni. Sevgimizden şüphem yok, saygımızdan, bağlılığımızdan ve insanlığımızdan da. Fakat seni bazen hiç farkında olmadan üzdüğüm zamanlar geliyor aklıma, çoğu da başkaları yüzünden. Kalbim mi kırıldı, sana anlattım, başım mı sıkıştı sana danıştım, üzgün müydüm, yorgun muydum yanımda hep sen vardın. Hiç düşünmedim sen dimdik durmak için ne kadar çaba gösteriyordun, senin ki de bir gönüldü nihayetinde. Saçma sapan şeyleri sana dert yanarken senin aklında kalacağım hiç aklıma gelmiyordu, bu hatayı mütemadiyen nasıl yaptım bilmiyorum. Unutuyordum bu mühim gerçeği; sen beni dinledikten sonra ne yapıyordun? Aklının bir ucunda gezinip duruyordum kuşkusuz. ‘Ne yaptı kara ceylan?’ ‘İyi mi şimdi?’..

İyi olmamak kabil değil, iyi oluyordum nihayetinde. Bir süre gerekliydi insanın iyi olması için, birkaç da çok sevdiği insanın yeri olmalıydı kalplerinde. İşte bu kadar basitti aslına bakarsan yaşam dediğimiz hadise. Ama ben her şeyin sonsuza kadar süreceği düşüncesine, daha doğrusu korkunç yanılgısına kapılmıştım bir kere. Kendimi karamsar bakışımdan çekmek için ne olmalıydı da uyanmalıydım bu yanılgından, ne olmalıydı da ben anlamalıydım gerçeği?

Sen gidince oldu ne olduysa. O zamana kadar hiç algılamadığım şey şuydu; hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, günü gelince her şey sona erer; dert, tasa, kaygılar, endişeler, seviler, sevgiler, aşklar ve nefretler, her şey. Nasıl da bitiyor biz anlayamadan daha. Nasıl geçip gidiyor zaman..

Artık seninle ilgili konuşurken biraz olsun rahatım, bu ilk zamanlar çok zordu, bir iğne değiyordu sanki vücuduma ya da etimi biri çekiyordu. Boğazım düğümlenmiyordu ama göğsüme bir yumruk iniyordu. Şimdi konuşabiliyorum sana dair. Sevgiler anlatılırken de yaşandığı gibi mutlu edermiş insanı. Seni çok sevdim, hala seviyorum ve hep seveceğim. Bu cümleleri de seni anlatmayı sevdiğim gibi seviyorum. Her şeyin en mükemmelini hak eden, güzel bir insan için bu onur az gelir. Ve bir yandan mutluluk duyarken anılara, sana sahip olduğumuz gerçeğine ve şansına, bir yandan seni bilmeden, istemeden endişeye saldığım geliyor aklıma. Aynı hatayı tekrarlamıyorum artık, bunu bilmelisin. Hayattaki bir çok önem arz eden doneyi öğrettiğin gibi bunu da sen öğrettin, üstelik yokluğunla..

Şimdi daha az ciddiye alıyorum insanları, durumları, gündelik yaşama dair olanları. Alınganlığım, kırılganlığım ve güçsüzlüğüm yerinin umursamaz bir kudrete bıraktı. Daha güçlüyüm, keşke vaktiyle bunları söyleyebilseydim ; ‘ endişe etme benim için, ben iyiyim, daha da iyi olmaya niyetliyim. Pamuk kalplerin pamuk şeker gibi eridiğini görmekteyim, korkma benden yana, artık taşa döndü yüreğim.’

İki buçuk yıl önce evi ziyarete geldiğimde hediye kitabı eline alıp ‘nane molla bir şeye benziyor, bunu okumadan ölürüm ben’ dediğin aklıma geliyor son günlerde, okuyup okumadığını söylemeden gittin. Şimdi o kitap, en sevdiklerin bende duruyor. Nane molla şeylerden mümkün mertebe kaçınıyorum gördükçe; 

‘Zaman çok değerli, saçmalıklarla uğraşmaya gelmez, neyi eline alıyorsan buna değmeli, yoksa sonu fasa fiso’

Değil mi baba ?

Henüz benim anlayamadığım o gerçeklikte kavuştuğumuzda, yanımda olmadığın zamanlarda tüm sözlerini hafızama nakşettiğimi ve seni hep kalbimde taşıdığımı anlatacağım sana.. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar