GÜNCEL ALIŞ - VERİŞİN ANATOMİSİ





Alış - verişi hangimiz sevmeyiz ? 
Bilhassa avmlerde  o oralara ait havanın 
temposunda , kocaman indirim yazıları bizleri mest ederken ; %20 , % 50 , % 70 oranları ve promosyonları ile gözlerimiz döner, ihtiyacımız  olan - olmayan ne varsa birden aşık olmak gibi renkleri parlayarak bizleri cezbeder.

Şimdi kalkıp doğal yaşamı savunacak değilim , evinizde örgü örün , ip eğirin, giysinizi kendiniz dikin, mağaranızda mutlu olun demeyeceğim.

Yaşadığımız dönemde o eski aynalı , havuzlu çarşıları yerini avmlere bıraktı. Eskiden de bu çarşılar vardı , tek bir farkla ; daha çok yerli üretim çoğunlukta satılırdı,acıkınca yemek için bir köfteci ya da çorbacıya otururdunuz, bir pizza ya da hamburger zinciri
fast foodcuya değil. 


Neyse zaman geçmiş gitmiş yerini biraz kof şeylerle doldurmuş ne yapalım, uyum sağlıyoruz. Başımıza büyük şehirleşme, modernleşme ile beraber modern illetler de musallat olmuş ; depresyona girer olmuşuz, alış - veriş bizleri yatıştırır, mutlu eder olmuş. Bence biri alış - veriş ile gerçekten mutlu olabiliyorsa o kişi çok şanslı biridir , alışveriş her ne kadar bütçesine zarar veriyor olsa da 
ne mutlu ona..!

Alış - verişin mutlu ettiği insanın ne depresyonu vardır ne de başka bir haltı. Hal böyle olunca cümle kadın cinsi bu güzel bahane ardına sığınır ve kredi kartını kaptığı gibi kendini alış - verişte bulur olmuş,alıp verip ekonomiye can verir olmuşlar. 

Buraya kadar ki kısım malum gözlemlediğimiz bir durum. Ama son bir yıldır bariz gözüme çarpan bir detay var ;  alış - veriş yapanlar bunca çoğaldıkça ve niteliksizleştikçe ve de limitsizleştikçe satıcının alıcıya saygısı ve hürmeti ters orantıda azaldı hatta yok oldu. Eskiden veli nimet olan müşteri artık kerizleşmeye yüz tuttu ve alenen bu tavrı da zavallı depresyon mağduru hanımlarımızdan gizlemiyorlar. Birçok mağaza zincirindeki gözlemim bu insanlara pek itibar edilmediği yetmezmiş gibi paranın kıymetini bilen ve ucuz ya da hesaplı şeylere yönelerek düşük meblağlarla alış - veriş edenleri de ' az kazandırdıkları ' ya da yeteri kadar 'satışlarından prim ' kazandırmayacakları için yine önemsemedikleri ve aşağıladıkları yönünde..




Buradan tüm suçu ve terbiyesizliği, aç gözlülüğü çalışanlara attığım anlaşılmasın ; asgari ücrete günlük 11 - 12 saatlik çalışma saatleri, sattığın kadar prim alma durumu yani kısaca yine sistemin bir sonucu olarak çalışanların da bu tavrı gayet olağan. 6 Kişi çalışması gereken bir mağazada 4 kişi çalıştırmak, dev kolileri bayanların kaldırıp yerleştirmek  zorunda olması, ayda bir yapılan sayımda olası açığın çalışanların maaşından kesilmesidir insanları bu tavır içine sürükleyen. Bizlere düşen nedir peki bu çarkın içinde ?                                                                         
Paramızı kazandığımızdan kolay harcamamak,                                                                     kendimizi aptal durumuna düşürmemek.                                                                               Mümkünse çemberin dışına çıkmak.                                                                                     Mümkün mü?
 Neden olmasın ???

Yorumlar

Popüler Yayınlar