TÜRLERİN KÖKENİ
Yaşamda az insana nasip olan bir empati yeteneği
ile doğmuş olmak güzel ama bir o kadar yorucu da. Acı çeken bir canlı
gördüğünüzde aynı yerden canınız acıyor hal böyle olunca. Arkadaş sohbetlerinde
bunun çevresel faktörler sonucu da edinilen bir duygu olduğunu tartıştık ;
bazılarına göre doğuştan gelmeyebilir bu his ama çevresel, ailesel bir takım
koşullar sonucu oluşabilir. Bazıları ise kişinin duygu yapısının doğuştan gelen
temel kritikleri olduğunu ve farklı koşulların bunu değiştirmediğini
söylemekte. Bu konuda denek olmayı kabul ettim..
Çevresel faktörler ; Alevi - arap bir anne ile ,
sünni - Türk bir babanın çocuğu olarak yaşamım boyunca iki ayrı ırk, iki ayrı
mezhep , iki ayrı bölge - Akdeniz &
Ege - tanıma ve analiz etme imkanı
buldum. Hal böyle olunca yaşama bir sıfır önde başlıyormuşsunuz. Örneğin ;
çokça şahit olduğum Alevi düşmanlığına asla bir anlam veremedim, içlerinden
biri olarak onların 'güzel' insanlar olduklarını biliyordum çünkü. İbadetlerine
ve inanç sistemlerine saygı duydum, yaşam düsturları başucu sözlerimden biri
oldu ; İncinsen de İncitme..! Gönlü güzel insanlar, ikramı seven insanlar ,
sıcak insanlar olarak kaldılar aklımın bir köşesinde. Bu neden beni insanlara
ön yargılı yaklaşmamam konusunda hep dizginledi.
Baba tarafından babaannem Girit göçmeni akça
pakça bir nine , dedem has bir yörük. Anne tarafından Yemen'den Suudi Arabistan'a, Irak'tan Suriye'ye ve
nihayet Türkiye'ye uzanan bir kök. Ne arapça konuşan biri garibime gitmiştir,
ne yunanca. Köklerinden gelen konuşma özelliklerine zaman zaman şahit
olmuşumdur ; annemin ana dili arapçadır, babamın yunancası (Bunda yurt dışında
kaldığı uzun yıllar Yunan arkadaşlarının da etkisi büyük) hatırı sayılır derece
iyidir. Tüm bu armoni içinde büyümek , alışmak ve o farkın bir parçası olmak
beni şanslı biri haline getirdi.
Büyüdüm ; farklı ırk ve inanışlardan
arkadaşlarım olmaya başladı ; bir ermeni , bir hristiyan , bir gregoryan, bir
Alman , bir İtalyan, bir ortadoks ve bir protestan. Bu insanların ort ak
özelliği insanların inanış ve yaşayışlarına gösterdikleri saygıydı. Bazen ben
onların paskalya bayramını kutlamayı unuttum ama onlar benim kandillerimi
kutlamayı hiç unutmadı. Asla karşılaştırmadık, asla çamurlaşmadık. İnsanların
anlaşabilmek için belirli yaftalara ihtiyacı yoktur, bizler bunu anlamıştık.
Orta yaşlara geldim ; bunu algılamış olmaktan
memnun yaşama devam edip yolunda akıp gitmek dışında bir şeyler yapabilirdim..
Ben yazmayı seçtim, hikayelerimde kurgularımda birbirinden 'farklı' insanların
birlikteliğini , uyumunu kullandım hep , hep bunun altını çizdim. Şimdi bunca
sözün ardından gönül rahatlığı ile diyebileceğim bir kaç çıkarımım olacak ;
'Birini anlamak için onun gibi olmanıza gerek
yok, birini sevmeniz için sizden olmasına lüzum yok , bir arkadaşınız olup da
onun da sizden bir farkı olmadığını anlamayı beklemeyin ; bir ırk , bir mezhep
, bir renk ve ya inanış insanlarla aranıza girmesin , bu yaftalar, bu örülü
duvarlar bitmeyecektir, siz elinizle yırtıp atmadıktan, yıkıp yok etmedikten
sonra. Ve bir şeyden kesinlikle eminim ki yaşam çoğu yanlışları başa sarıp
düzeltebileceğimiz kadar uzun değil, vakit varken anlamak ve sevmek için gayret
gösterin. '

Yorumlar
Yorum Gönder