ESİRGEYEN GÖKYÜZÜ
Port tabiî ki o sosyopat adama para vermek istemiyordu, geri ödemeyecekti.
Kitt’in de bunu isteyeceğini pek sanmam, baştan sona o ana – oğul ikilisinden
nefret etti çünkü. Aslında eğer Port onları sevseydi, Kitt’de seviyor gibi
görünüp nefretini belli etmeyebilirdi.
Şimdiye
kadar içinde kaybolduğum tek film Çölde Çay . Dialogları üzerine uzunca kafa
yorduğum ve mükemmel oyunculukların sergilendiği ; edebiyat – sinema
uyarlamalarında başarılı olabilmiş birkaç filmden bir tanesi. Genel olarak
duygu temalı bir film gibi görünse de bir Bertolucci filmi olarak pek çok
siyasi gönderme yakalamak mümkün.
Hiç unutamayacağım bir karesi filmin giriş sahnesidir ; dönemin New York – Manhattan ‘ ınından modern karelerle başlar, işçi sınıfına kadar resmedilir ve sonra ana karakteri arapça bir duayı dinlerken görürüz. Bir sonraki kare batılı karakterlerimizin Afrika’ya adım atışlarıdır. Limanda tekneden kıyıya geldiklerinde kafalarını uzatıp karaya ilk bakışları sanırım birçok insanda aynı duyguyu uyandırmıştır ; akrebin kabuğunda gözlerini açması. Yani batının Afrika topraklarında çizilmek istenen portresi..
Hiç unutamayacağım bir karesi filmin giriş sahnesidir ; dönemin New York – Manhattan ‘ ınından modern karelerle başlar, işçi sınıfına kadar resmedilir ve sonra ana karakteri arapça bir duayı dinlerken görürüz. Bir sonraki kare batılı karakterlerimizin Afrika’ya adım atışlarıdır. Limanda tekneden kıyıya geldiklerinde kafalarını uzatıp karaya ilk bakışları sanırım birçok insanda aynı duyguyu uyandırmıştır ; akrebin kabuğunda gözlerini açması. Yani batının Afrika topraklarında çizilmek istenen portresi..
Filmle bir şeyi daha fark etmiş oluyoruz ; iyi bir yönetmenin, iyi bir senaryo
ve görüntü yönetmeniyle ‘oyuncu’ olmayan birinden de oyunculuk
çıkarabileceğini. John Malkovich’in karşısında Debra Winger’ın hiç göze
batmadan, sırıtmadan filmi tamamlamasındaki sır da budur. Bertolucci iyi
yönetmen olmasının yanında iyi de oyuncu yönetmenidir.
Film dram ağırlığını başlangıcından sonuna kadar ortaya koysa da her dram filmi
gibi vurucu kısmını sona saklar ve bittiğinde mutlaka şu soruyu sordurtur ;
- Ne kadar ‘farkında’ olarak
yaşıyorum ?
Çünkü bir sahnede bu Port’un da
Kitt’e ölüme yaklaşırkenki itirafıdır ;
- ' On yıldır yalnızca senin için
yaşadığımı fark ettim..'
Ve tüm anlaşmazlıklara ve
soru işaretlerine rağmen kadın da onun için yaşadığını ‘bilir ama bildiğini
bilmez’ . Bu, fark etmesi için apaçık bir itiraftır ama kaybetmeye birkaç
adım kala ve artık onunla bir geleceğinin kalmadığı sırada.
Aklını
kaçırmamak için kendini susmaya bıraktığında, durgun düşünürken filmin başladığı
cafeye koşmasıyla ve aynı yaşlı adamı görmesiyle hikaye son bulur.
Ve
o sözlerle ;
' Ne zaman öleceğinizi
bilmediğiniz için hayat hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Ama hiç bir şey çok
tekrarlamaz kendini.. '
Yorumlar
Yorum Gönder