HERKES SENİ SEVİYORUM DER..


Herkes Seni Seviyorum Der..

Bu güzel  Woddy Allen filminin ismini ne zaman duysam şu sözün boş bir tenekeden gelen rahatsız edici sesini duyar gibi olurum. Sevmenin içi bu denli boş hale getirildiğinden beridir ‘gerçekten sevenin’ nice azaldığındandır bunun nedeni  ya da artık sadece bomboş tınılar kalmıştır gerisinde.
Erkek – kadın ikileminde, sevmenin manasının yitirmesinde erkekler kadar kadınlarda başrolü üstelendiğinden mütevellit artık işin feminist ayağı da kırılmış oldu. Zaten başından beri kadınlar yanlış rolü oynuyorlardı, sadece idrak süresi geç oldu.

1960 – 70 ‘li yıllarda çekilen Türk Filmleriyle de topluma empoze edilen ‘yuvayı yapan dişi kuş figürü ‘ ile ‘pembe panjurlu ev’de sonsuza kadar mutlu mesut yaşayacağını zanneden kadınlar geçen 50 – 60 yıl içinde yuvayı yapan dişi kuşun kanatlarının yolunduğunu, pembe panjurlu evin boyalarının altında yaldızlı bir mutluluk yerine simsiyah bir renk olduğunu gördüler. Hiçbir erkek onlara yaşamlarını ev – çocuklarına adadığı için müteşekkir kalmadı. Aksine zaman zaman bıktılar ve hor gördüler ; bir erkeği eve geldiğinde hoş haliniz ile değil de temizlikten üzerinize sinen deterjan kokusuyla karşıladığınız için paspal oldunuz. Sırf sevdiğiniz adamın midesini doldurmak adına güzelim  yemeklerinizi  yapmak için saatlerinizi harcadınız, bir ‘eline sağlık’ sözünü bile çoğunuz duyamadınız. Çocuklar size ait bir mesele gibi başınıza kakıldı, sesinizi çıkaramadınız. Erkek çalıştı, siz sözde evde oturdunuz, yani size konfor sundu ama bu konforu burnunuzdan fitil fitil getirdi. 

Sonra ?
Kadınlar gözlerini açtığında pembe panjurlu evin çatısı erkeklerin başına çöktü. Bu noktada onların zulmü baş gösterdi, çevrede emsali bir çok olumsuz örnek genlerine kadar öylesine işlemişti ki kendini koruma iç güdüsü ile bu kez arsızlığı onlar ele aldılar.
Kadın iş hayatında aktif rol aldı almasına ama yıllarca ev hayatının çilesini çeken annesi, anneannesi tarafından idmanlıydı; ilk adım evlenirken erkeğin gözünü oymaktı. İstekler evrenin sonsuzluğu ile yarışabilir cinstendi, öyle ya insan bir kere evleniyor, öyle temenni ediyor, öyleyse vur erkeğin beline kazmayı.

Sosyal medyadaki reklam furyası da bu olaya mum dikti, orada gördükleri ve kısa zamanda ritüel halini alan tüm yenilikleri uygulamaya başladılar. Erkek az şikayet edecek olsa hayat müşterekti, tüm yükleri birlikte göğüsleyeceklerdi, yani sözün kısası ‘ben çalışıyorum, hayırdır’ dediler.

Karşılıklı iki cins ne zaman birbirlerinin çıkarına az buçuk ters düşse kıyamet koptu, çoğu zaman en mahrem ve kendi aralarında olması mübrem konulara aileler dahil edildi, kadının ailesi  ‘biz kızımızı sokakta bulmadık’ dediler, sanki erkekleri aileleri sokaktan toplar gibi. Meseleler büyütüldü,  basit konular güç savaşına dönüştü. Hükmetme sevdası erkeklerden çok kadınlarda baş gösterdi ; o mekana gitme, falanca arkadaşınla gezme, şu saatte eve gelme, benim alanıma girme, benim sözümü dinle , beni hep el üstünde tut, türlü rezilliklerime ve şımarıklıklarıma katlan, ben yat deyince yat , kalk deyince kalk yoksa.. 

Yoksa ben yokum dediler. Madem ki eğitimli ve ayakları yere basan kadınlardı onlar , bir erkeğin himayesine ihtiyaçları yoktu ve işine gelmeyen en küçük şeyde maraza çıkarıp gidebilirlerdi. Bunun adına ‘Kadın Gücü ‘ dediler ve bu ideoloji nedeniyle maalesef çok fazla yuva yıkıldı.

Sonra ?
Ortalık yaşamın sillesini yemiş, üç – beş kişisel gelişim kitabı okuyup hayatın ve insan ilişkilerinin doğasını çözmüş, ‘ ben özgürüm’ martavalı arkasında karşısındakinin özgürlüğüne sonuna kadar düşman (kadın – erkek fark etmeksizin ) insanlarla doldu. Öz eleştiriden yoksun ve her zaman kendi haklılığına inanan insanlarla. Tüm bu tecrübeleri neticesinde sonraki ilişkilerinde daha çıkarcı, acımasız ve maksimum fayda hedefleyen insanlarla. Bir gülümsemenin, birlikle yapılan bir kahvaltının, izlenen bir filmin , bir buket çiçeğin asla ama asla değeri olmayacak insanlarla. Herkesin seni seviyorum dediği ve kimsenin bunu hissetmediği, mana alemine bakmadığı, öylesine söyleyip öylesine unutuverdiği bir dönem.

Siz yine de incelikli davranın ; sevildiğini duymak güzeldir, elinizden gelirse eğer aşka , yaşama ve ölüme tarafsız ve karşılık beklemeyen bir tavırla bakın. Belki o zaman inanmasanız da bir nebze mutlu olursunuz. Çünkü ‘herkes seni seviyorum der’,  Woody Allen yanılmış olamaz.



Filmden bir küçük dialog ile bitirelim ;
-       - Neden hepsi ‘seni seviyorum’ diyor, mesela neden ‘yumurta’ değil de seni seviyorum ?
-       -  Çünkü herkes seni seviyorum der, yanlarında tutmak için söyleyebildikleri en iyi şey budur, oysa söylenmez, ‘seni seviyorum’ yapılır. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar